Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş ve TİP Sözcüsü Sera Kadıgil, Yargıtay’ın siyasiler ve hukukçular tarafından “yargıya darbe girişimi” olarak nitelendirilen “Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Can Atalay” kararına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) basın toplantısı düzenledi. Yargıtay kararına sert sözlerle tepki gösteren Baş, “Yargıtay 3. Ceza Dairesi ‘Anayasa’ya uymuyoruz’ diyor. Siz kimsiniz?” şeklinde konuştu ve “tüm siyasi partileri ortak bir kararlılıkla bu darbe girişimini püskürtmeye” çağırdı.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, TİP Hatay Milletvekili ve Gezi tutuklusu Can Atalay hakkında “hak ihlali” kararı veren AYM’nin kararına uyulmaması gerektiğini açıklayarak, Yüksek Mahkeme üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu duyurmuştu.
Skandal karara ilişkin açıklama, muhalefette ve hatta iktidar kanadında tepkilere yol açarken, TİP Genel Başkanı Erkan Baş ile Parti Sözcüsü Sera Kadıgil bugün Meclis’te basın toplantısı düzenledi.
‘YARGITAY ‘ANAYASA’YA UYMUYORUZ’ DİYOR, SİZ KİMSİNİZ?’
Basın toplantısında ilk olarak konuşan Erkan Baş, Yargıtay metninin “yok hükmünde” olduğunu söyleyerek şunları kaydetti:
“’Gereği düşünüldü’ dedikten sonra sözde 3 karar yazılmış. Birincisinde Anayasa Mahkemesi’nin anılan kararına uyulmamasına karar vermişler. Anayasa 153, ‘Anayasa Mahkemesi kararları kesindir’ diye başlıyor, Anaysa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idari makamları, gerçek ve tüzel kişileri bağlar’ diye bitiyor. Elimizde bu anayasa varken, bu anaysa halen yürürlükteyken, Yargıtay 3. Ceza Dairesi diyor ki ‘Anayasa’ya uymuyoruz’. Beyler kimsiniz siz, kimisiniz?
‘HANGİ HAKLA, HANGİ YETKİYLE TBMM’YE PARMAK SALLIYORSUNUZ’
Anayasa ayaklar altına alınmış, yetmiyor ikinci kararda ‘Bu karar TBMM’ye ulaştırılsın, Can Atalay’ın milletvekilliği derhal düşürülsün’ deniyor. Yok ya! Başka bir emriniz var mı? Hangi hakla, hangi yetkiyle TBMM’ye parmak sallıyorsunuz. Utanmadan TBMM’nin suç işlediğini iddia ediyorlar, tehdit ediyorlar. Beyler zaten bunu tartışıyoruz, ‘Halk iradesinin üstünde bir irade yoktur’ diyoruz.
‘ANAYASAYA UYGUN KARAR ALAN AYM ÜYELERİ HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNUYORLAR’
Yetmiyor, üçüncü karar, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmak. Ne yapmış AYM üyeleri. Anayasaya, yasalara, daha önceki AYM kararlarına uygun biçimde Can Atalay’la ilgili karar vermişler. Altını çizerek söylüyorum, AYM anayasaya, anayasanın kendilerine verdiği yetki ve görevlere, anayasa maddelerine, yasaların kendilerine verdiği göreve, daha önceki AYM kararlarına dayanarak aynı kararı aldılar. Daha önce MHP’li Engin Alan için, CHP’li Mustafa Balbay için, HDP’li milletvekilleri için alınan kararın aynısını aldı AYM. Belli ki o gün güçleri yetmemiş, bugün kendilerini çok güçlü hissediyorlar, görevini yapan ve hepimiz açısından çok açık biçimde anayasaya uygun karar alan AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunuyorlar.
‘BUGÜN SORULMASI GEREKEN SORU ŞUDUR, BU DARBE GİRŞİMİNİ PÜSKÜRTECEK MİYİZ?’
Değerli arkadaşlar, burası hukukun falan bittiği nokta. Dolayısıyla bizim açımızdan bu noktada hukuki bir tartışma esas olarak yoktur. Tüm yurttaşlarımızın şunu bilmesi lazım, dün itibarıyla açık ve net bir yargı darbesi girişimiyle karşı karşıyayız. Bugün sorulması gereken soru şudur: Bu darbe girişimini püskürtecek miyiz püskürtmeyecek miyiz, direnecek miyiz direnmeyecek miyiz, susacak mıyız susmayacak mıyız? Biz çok açık ve net olarak bir yargı darbesi girişimine karşı en kararlı biçimde direneceğimizi ve halkın haklarını, halk iradesini sonuna kadar savunmaya devam edeceğimizi söylüyoruz.
‘YARGITAY KARARINI DOĞRU KABUL ETTİĞİMİZ ANDA TAŞ DEVRİ HUKUKUNA GERİ DÖNERİZ’
Değerli arkadaşlar, biz bugüne kadar hiç saklamadık. Bu anayasanın pek çok maddesini, hükmünü, doğru bulmadığımızı, değiştirilmesi gerektiğini 1980’lerden bu yana söylüyoruz. Kenan Evren’ler bu anayasayı ilk getirdiklerinde, bu ülkenin devrimcileri, sosyalistleri anayasaya ‘hayır’ oyu verdik, gururunu da 40 yıldır taşıyoruz. Fakat tüm bunlara rağmen anaysa yürürlükte ise, bizi ne kadar bağlıyorsa iktidarı da o kadar bağlıyor, Yargıtay’ı da bağlıyor, AYM’yi de bağlıyor. Beğenmeyebilirsiniz, AYM’nin pek çok kararını biz beğenmiyoruz, bu ülkede mahkemelerin verdiği pek çok kararın iktidarın baskısıyla alındığını düşünüyoruz. Kararları beğenmiyoruz ama bunlara ilişkin hukuk içerisinde etkin mücadele vermek dışında bugüne kadar yaptığımız bir şey yok. Eğer biz Yargıtay’ın uygulamasını olağan kabul edersek, bu memlekette bundan sonra kim kendini güçlü hissederse, gücü kim eline alırsa istediğini yapar. Bu, çok ama çok tehlikeli bir eşiğe geldiğimizi gösteriyor. Bu Yargıtay kararını doğru kabul ettiğimiz anda taş devri hukukuna geri döneriz. Bu iktidarın kimi unsurlarının açık net niyeti bu biliyoruz ama herkes de buna izin vermeyeceğimizi bilsin.
‘BU KARAR TEK İŞE YARADI, GEZİ DAVASI’NIN HUKUKİ DEĞİL SİYASİ DAVA OLDUĞUNU GÖSTERDİ’
Gezi Davası’nı sürekli takip ettik, hep siyasi dava olduğunu söyledik. Yargıtay kararı tek bir işe yaradıysa, bu davanın hukuki değil siyasi dava olduğunu göstermesidir. Can Atalay konusunda ise özellikle hatırlatma ihtiyacı hissediyoruz. 15 Mayıs sabahından bu yana Can’ın Hatay halkının oylarıyla TBMM’ye seçildiği günden bugüne TİP olarak bir şeyin altını çizdik: ‘Bu mesele Can Atalay meselesi değil, TİP meselesi değil, bu sadece Hatay halkının meselesi değil’ dedik. ‘Burada, bu ülkede yaşayan 85 milyon yurttaşın hakkının gasp edilmesi söz konusu ve biz mücadeleyi buna karşı sürdüreceğiz’ dedik.
Türkiye bugünlere ‘Anayasa bir kere delinmekle bir şey olmaz’ diyenlerin zihniyetiyle geldi, iktidarın hedef seçtiklerini haksız hukuksuz bazen yargısız hedef haline getirmesiyle geldi. Dolayısıyla buna karşı hep birlikte direnme çağrısı yaptık. Dün itibariyle sanıyorum bugüne kadar anlatmaya çalıştığımız şeyin ne kadar derin bir sorun olduğu, bu kez çok daha geniş seçimlerin kabul ettiği, gördüğü ve ne mutlu ki açık tavır aldığı bir durum aline geldi. Belli ki kaynağı belirsiz birtakım odaklardan güç alan birileri, bu dava özelinde yargıda biriktirdikleri güçle toplumu hizaya getirmeye, Türkiye’de kendilerine karşı teslim olmayan, mücadele eden herkese istedikleri zaman, istedikleri her şeyi yapabileceklerini göstermeye çalışıyorlar.
‘MECLİS’TE GRUBU OLAN MUHALEFETTEKİ SİYASİ PARTİLERLE GÖRÜŞTÜK’
Dün akşam saatlerinden bu yana Türkiye’deki pek çok saygın hukuk kurumunun, pek çok siyasi partinin, yazarların, akademisyenlerin, düşünürlerin, aydınların, sanatçıların, yurttaşların bu karar karşısındaki haklı tepkisini, dik duruşunu büyük bir mutlulukla karşılıyoruz. Bugün sabah saatlerinde Meclis’te grubu bulunan muhalefetteki tüm siyasi partilerden randevu talep ettik, görüştük. Sırası ile HEDEP, CHP, İYİ Parti ve Saadet gruplarını ziyaret ettik. Ziyaretlerimizde dün akşamki duruşları için teşekkür ettik, bundan sonraki sürece ilişkin görüş ve önerilerimizi paylaştık, kendilerinin görüş ve önerilerini aldık. Bir kez daha burada kamuoyu huzurunda hepsine verdikleri destek için, dayanışma için teşekkür ediyorum. Önümüzdeki günlerde hep birlikte, ortak kararlarımız doğrultusunda hareket etme konusunda açık olduğumuzu paylaştık ve bu doğrultuda bizim an itibariyle gözlemimiz, tüm muhalif siyasi partilerin net tutum içinde olduğudur.
‘TÜM SİYASİ PARTİLER ORTAK BİR KARARLILIK İÇİNDE BU DARBE GİRİŞİMİNİ PÜSKÜRTMELİDİR’
Bugün TBMM’nin olağan gündemine devam etmesi mümkün değildir. TBMM’ye düşen, kendisine parmak sallayan bu odaklar karşısında dik duruşunu ortaya koymak, Anayasa Mahkemesi kararının uygulanması konusunda ısrarcı olmak, anayasaya uygun biçimde tutum takınmaktır. Bizim bunun üzerine beklentimiz başta hukuk kurumları olmak üzere tüm demokratik kitle örgütleri, sendikalar, emek-meslek örgütleri ve Türkiye’deki tüm siyasi partilerin ortak bir kararlılık içinde bu darbe girişimini püskürtmeleridir.
‘HALK İRADESİNİN EZİLMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ’
Biz bu birlikteliği sağlamak için üzerimize düşen her türlü görev ve sorumluluğu sonuna kadar yerine getireceğiz, bu birlikteliğin sağlanması için tüm olanaklarımızı seferber edeceğiz. Buradan yurttaşlarımıza bir çağrı yapmak istiyorum: Siyasetin sadece Meclis koridorlarına sıkıştığı tabloda, devlet gücünü eline geçirenlerin hukuku, anayasayı ayaklar altına alarak istediklerini yapabileceklerini dayatmalarına karşı mutlaka yurttaşlarımızın desteğine, katkısına ihtiyacımız var. Her bir yurttaşımız şu an tehdit altında, dolayısıyla kimsenin yanındaki eşini, dostunu, akrabasını, iş arkadaşlarını, kardeşini bu tehditle yaşamaya terk etmemesi gerekiyor. Birbirimize sahip çıkmamız gerek. Halk iradesinin ezilmesine izin vermeyeceğiz ve kaynağı belli olmayan, kaynağı halk olmayan, elinde güç bulunduran bu gayrimeşru odakların darbe girişimini kararlılıkla püskürteceğiz.”
SERA KADIGİL: BU BİR KARAR DEĞİL, DARBE GİRİŞİMİDİR
Erkan Baş, konuşmasını tamamlamasının ardından sözü TİP Sözcüsü Sera Kadıgil’e bıraktı. Hukukun üstünlüğüne, hukuka dair söylenebilecek bir şey kalmadığını dile getiren Kadıgil, konuşmasında şunları kaydetti:
“Buraya bir hukukçu sıfatıyla çıkıp söz kullanmamın sebebi şu: Kendisini hukukçu sanan, hukukçu demiyorum, hukukçu sanan ve koca koca sıfatları sırtında taşıyıp bu halkın iradesine, arkamda yazan şu yazıya darbe yapabileceğini sanan AKP’li ve MHP’lilerden geçilmiyor ortalık. O yüzden onlara iki satır cevap vermekle mükellefiz. Benim elimde bir karar var. Bu karar Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin aldığı karar. Bu bir karar değil arkadaşlar, bu elimde gördüğünüz şeyin adı bir darbe girişimi belgesidir. Yargıtay 3. Dairesi’nde oturan, üstüne hakim cübbesi giymiş 5 erkek, geçtiğimiz gün itibarıyla darbeye teşebbüs ediyor. Bu bizim konuyu abartmak için, dikkat çekmek için söylediğimiz bir şey değil.
‘İLK DEFA ANAYASA’YI UYGULAMAMALARINA BİR KILIF UYDURMA GEREĞİ HİSSETMİYORLAR’
Şunu soranlar çok oluyor, ‘İlk defa mı Anayasa bu ülkede ayaklar altına alınıyor’. Hayır. Daha önce de uygulanmadığı oldu. Daha önce de Anayasa’yı ihlal etmeye kalkanlar oldu. Açık açık söyleyeyim, Erdoğan’ın 3’üncü kez adaylığı… 2 kere aday olabilir normalde Anayasa uyarınca. Üçüncü kez seçildi ve şu an orada oturuyor. Bu önümüzdeki sürecin geçirdiğimiz süreçlerden farkı şudur. İlk defa, tarihinde, 20 yıllık iktidarında AKP-MHP iktidarı gemi o derece azıya almışlardır ki artık Anayasa’yı uygulamadıklarına bir kılıf uydurma gereği hissetmiyorlar. Daha önce dedikleri gibi, ‘Tayyip üçüncü kez aday olabilir ama bakın aslında ikinci kez’ vs., bunları uydurmaya gerek görmedikleri bir süreçteyiz artık. Artık açık açık, üstünde hakim cübbesi olan insanların bu elimdeki kararla, ben Anayasa madde 153’ü takmıyorum, tanımıyorum. Ben Anayasa 153’ü ilga ediyorum dediği ve utanmadan başına ‘Türk Milleti adına’ yazdığı bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıyayız.
YARGITAY ÜYELERİNE SESLENDİ: ‘SİZ KİMSİNİZ, KENDİNİZİ NE SANIYORSUNUZ’
Bu arkamda yazan ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ sözü sadece Mustafa Kemal Atatürk’ün sözü değil. Bu bizim Anayasamızın altıncı cümlesinin giriş cümlesidir. Türk milleti egemenliğini, Anayasa’nın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanılır. Egemenliğin kullanılması hiçbir suretle, hiçbir kişiye, zümreye ve sınıfa bırakılamaz, hiç kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz. Şimdi soralım, hem de isimlerini gizlemeye gerek yok. Başkan Muhsin Şentürk, üye Hakan Yüksel, üye Mustafa Doğru, üye Şerafettin Saka, üye Mustafa Karayıldız… Siz kimsiniz? Siz kendinizi ne sanıyorsunuz? Siz kim oluyorsunuz Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasasının maddelerine ben uymayacağım diyebiliyorsunuz?
‘ADALET BAKANI TUNÇ, BU REZİLLİĞE KARŞI AĞZINI AÇIP TEK LAF ETMİYOR’
Siz cesareti, bu yüzü, bu hadsizliği yapacak cesareti kimlerden alıyorsunuz diye soracağım ama, kimlerden aldıkları da o cevapların sahipleri de dün akşamdan beri birer birer düşüyor. Mesela Yılmaz Tunç efendiden başlayalım. Bu insan Adalet Bakanı. ‘AYM kararına uymuyorum, Anayasa madde 153’ü ben takmıyorum, ne yaparsanız yapın’ diyen bir Yargıtay Ceza Dairesi var. Bununla da yetinmiyor, dönüyor bize ayar veriyor. Meclis’e ayar veriyor, Meclis’e diyor ki ‘Siz benim hükmüme karşı nasıl olur da Can Atalay’ın vekilliğini düşürmezsiniz?’. Bu terbiyesizliği yapacak bir ceza dairesi ile karşı karşıyayız. Kime bağlı bu ceza dairesi? Yargıtay’a. Kim tarafından atanıyor bu hakimler? HSK. Bu HSK’nin başında kim var, Yılmaz Tunç var. Yılmaz Tunç bu rezilliğe karşı ağzını açıp tek laf ediyor mu? Etmiyor. Ama ne buyuruyor? Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletiymiş, bunu buyuruyor. Mahkeme kararlarını bahane ederek sokak hareketleri çağrısında bulunmanın kimseye bir yararı yoktur diye de kendince utanmadan aba altından sopa gösteriyor.
‘ORTADA BİR ANAYASA YOKSA, DEVLET DE CUMHURBAŞKANI DA YOKTUR’
Şunu açık açık Yılmaz Tunç’un da, Recep Tayyip Erdoğan’ın da, Devlet Bahçeli’nin de, Feti Yıldız’ın da, kendini bu devletin sahibi sanan herkesin de bilmesi lazım: Ortada bir Anayasa yoksa, ortada bir devlet yoktur. Ortada bir Anayasa yoksa ortada bir Cumhurbaşkanı yoktur. Ortada bir Anayasa yoksa ortada bir bakan falan yoktur. Şu anda Yargıtay’ın yaptığı şey budur. ‘Ortada bir Anayasa yok, ben bir zümre olarak bu milletin egemenliğini elime aldım tutuyorum’ diyor. Bu ülkenin Adalet Bakanı bunu söylüyor. Yargıtay 3. Ceza Dairesi bunu söylüyor, MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız bunu söylüyor.
Zaten bu Yargıtay’ın karar gerekçelerine baktığınızda ilk işaretin bir ay önce Feti Yıldız’ın hesabından verildiğini açık açık görüyorsunuz. ‘Yargısal aktivizm’miş, aman ne kadar süslü süslü cümleler kuruyorlar. Kurmadıkları tek bir cümle var, anayasa madde 153’ten kimse bahsetmiyor. Şunu diyor Feti Yıldız, ‘Hukuk kuralı uygulayıcının elinde değişmemelidir hakimler ne diyorlarsa Anayasa odur diyebilir mi?’. Feti Yıldız bunu Anayasa 153’ü ilga etmeye kalkan ceza dairesine söylemiyor, Anayasa Mahkemesi’ne söylüyor. Devam ediyor, yasama organının yerine geçerek norm da ihdas edemez, mevcut olan normu da görmezden gelemez. Peki sormak lazım sayın Yıldız, her konuda çok fikriniz var ya şunu da bir söyleyin bakalım. Anayasa madde 153’ü görmezden gelen Yargıtay 3. Dairesi hakkında ne düşünüyorsunuz ya? Hani avukatsınız ya, hani milletvekilisiniz ya? Hani namusunuz ve şerefiniz üzerine söz verdiniz ya bu ülkenin hukukuna sahip çıkmak için. Buyurun buradan davet ediyorum, bu konuda bir açıklama bekliyorum.
‘BU ÜLKEDE ANAYASA’YI SAVUNMAK NE ZAMANDAN BERİ GAYRİ MİLLİ OLDU?’
Gelelim üçüncü ve en tehlikeli karaktere, Mehmet Uçum. Dün gece saat 1, bir tweet yumurtluyor. Bu insan Saray’da oturan hukuk politikaları bilmem nesinin başı. Hepsi birbirinden atanmış olduğu için bu sıfatların ne olduğunu aklımızda tutmakla çok uğraşmıyoruz. Ne diyor biliyor musunuz? ‘Bu çerçevede Yargıtay’ın AYM ihlal kararına uymama kararı gerekçeleriyle doğrudur’ diyor. Devam ediyor, gemi azıya alanlar listesinde Mehmet Uçum birinci sıraya yerleşmiş durumda, ‘Yargıtay’ın kararı ayrıca turnusoldür, kim milli yargıdan yana kim değil belli olur’ diyor. Tehdit ediyor. Mehmet Uçum bu ülkenin namuslu, onurlu, okuma yazma bilen hukukçularını tehdit ediyor. Evet Yargıtay’ın bu dairesi AYM’yi umursamıyor, AYM kararlarını umursamıyor, bir değil birden çok Anayasa maddesini ayaklar altına alıyor. Mehmet Uçum, Saray’ın yaveri ne yapıyor? Çıkıp bizi tehdit ediyor. Ya milli yargıdan yanaymışız ya bunlardan yanaymışız. Bu ülkede Anayasa’yı savunmak ne zamandan beri gayri milli oldu? Bizi gayri millilik dersi verecek son insan sizsiziniz. Önce bir parça utanmanız varsa açın savcının mütalaasını okuyun. Türk hukukunda bir tane dayanak bulamamış hiç utanmadan, arlanmadan Amerika ve İngiltere Anayasalarına bahisle gerekçe yazmaya çalışıyorlar. Geldiğimiz nokta bu. Bunların müsebbipleri, bunların baş sorumluları utanmadan çıkmış bizleri tehdit edecek kadar haddini aşmış ve hatta şaşmış durumda. Buradan hepsine ayrı ayrı seslenelim. Sizin tehditlerinize pabuç bırakacak bir halk yok bu ülkede. Biz sizin bu tehditlerinize boyun eğecek olsak sizin yaptığınız gibi vakti zamanında safımızı değiştirir ondan sonra da işimize bakardık. Demirden korksak trene binmezdik.
‘ANAYASAYI KAFAMA GÖRE DEĞİŞTİRİRİM SANIYORSANIZ AVUCUNUZU YALARSINIZ’
Sizin boş tehditleriniz parti içi çekişmelerinizde işe yarayabilir ama bu ülkenin gerçek yurttaşlarını bir parça olsun ırgalamıyor. Son olarak da şunu söylemem lazım: 6. maddesi var Anayasa’nın, 11’inci maddesi var. Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğünden bahsediyor, ‘Anayasa hükümleri yasama, yürütme, yargı organlarını, idare makamlarını, diğer kişi ve kuralları bağlayan temel hukuk kurallarıdır’ diyor. Yani, Yargıtay 3. Dairesi’nin bu 5 tane üstüne hakim cübbesi giymiş şahısla yapmaya çalıştığı şey, Anayasa’nın 5 maddesini birden Devlet Bahçeli ve yaverleri istiyor diye ortadan kaldırma girişimidir. Açık açık adını koyacağız. Bu ülkede beğenmediğiniz bir kurum mu var? Bu ülkede kararlarını beğenmediğiniz bir Yüksek Mahkeme mi var? Bu ülkede beğenmediğiniz bir Anayasa maddesi mi var? Yolu bellidir. Anayasa da bellidir. Bu meclisin nitelikli çoğunluğunu almayı becerirsiniz, ondan sonra Anayasa değişikliği yaparsınız ondan sonra oturulur tartışılır bunun meşru olup olmadığı. Ama sen MHP, yüzde 10 oyunla ben bu ülkenin Anayasasını kafama göre değiştiririm sanıyorsan; sen AKP, ben yüzde 35 oyla ben bu ülkenin anayasasını kafama göre değiştiririm sanıyorsan, buradan açık açık söylüyorum avucunuzu yalarsınız!”
0 Yorum Yapıldı